Podcast
Podcaster
Beschreibung
vor 5 Jahren
Ayşe Hür: Geriye döndürülemez bir çevre felaketi olmaya aday Kanal
İstanbul’un Osmanlı tarihindeki esin kaynakları nelerdi? Beş
Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı; Karadeniz’i Marmara’ya
bağlamak için ilk girişim, Kanuni Sultan (I) Süleyman döneminde
(1520-1566) yapılmış, padişah bu iş için Mimar Sinan’ı
görevlendirmişti. Ancak fikir kâğıt üzerinde kaldı. Karadeniz’le
Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak Don-Volga Kanal Projesi’ni ilk
kez 1563’te Sadrazam Semiz Ali Paşa, 1568’de halefi Sokollu Mehmed
Paşa önermişti. Kanuni’nin 1566 yılındaki Zigetvar Seferi’nde vefat
etmesiyle proje yarım kaldı. II. Selim, Sokollu’nun projesiyle
ilgilendi. Perevolok (bugünkü Stalingrad) mevkiinde kanal açmak
için kollar sıvandı. Hatta bunun için 1569'da Ejderhan Seferi bile
yapıldı. Ancak hem sefer Osmanlı ordusu, hem de kanal hülyası
bataklığa gömüldü. III. Murad, Sokollu’nun Don-Volga ve Süveyş
kanalı önerilerine sıcak bakmamıştı ama Sakarya Nehri-Sapanca
Gölü-İzmit Körfezi Kanalı projesini beğenmişti. Ancak bu girişim de
saray entrikaları yüzünden sonuçsuz kaldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın
önerileri arasında olan Süveyş Kanalı’nı açmak yaklaşık üç asır
sonra, 1869 yılında Fransızlara nasip oldu. Fransızlar da bu işi
bir hamlede yapamadılar. 1798-1802 arasında Mısır’ı işgal eden
Napolyon Bonapart’ın görevlendirdiği mühendis Lepere, Kızıldeniz’in
Akdeniz’den 10 metre yüksek olduğunu sanmıştı. Bu yüzden kanalın
inşasının çok zor olduğuna karar verilmişti. Kahire’deki Fransız
Konsolosu M. Ferdinand de Leseps (ki mühendis değildi) konuyu
dikkatle incelemiş ve kanalın açılmasının mümkün olduğunu anlayınca
ülkesini ikna etmiş, Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Said Paşa’dan
1854’te ilk resmi izni koparmıştı. Dönemin Mısır Hıdivi İsmail
Paşa, Avrupa’yı dolaşarak Süveyş Kanalı’nın açılış törenine
Avrupa’nın tüm soylularını ve ünlü isimlerini davet etmekle
kalmadı, bir opera binası inşa etti ve İtalyan besteci Giuseppe
Verdi’ye Aida operasını ısmarladı. Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak
konusundaki üçüncü girişim, IV. Mehmed döneminde yapıldı. 1654
yılında Padişahın emriyle bölgede keşif yapan mimar Hindioğlu’nun
bazı zorluklardan bahsetmesi üzerine kanalın açılması üçüncü defa
ertelendi. Dördüncü girişim III. Mustafa döneminde yapıldı. Ancak
bu sefer mali sıkıntılar yüzünden Karadeniz’le Sapanca Nehri’nin
birleştirilmesinden vazgeçilmiş, sadece Sapanca Gölü’yle İzmit
Körfezi’nin birleştirilmesi hedeflenmişti. III. Mustafa’nın 1759 ve
1761 yıllarında çıkardığı iki ferman da yetmedi, hafriyat işlerine
başlandığı halde, hem topraktan su çıkması, hem bölgede emlak
spekülasyonu yapıldığı dedikoduları, hem de bölgedeki eşrafın
projeye destek vermemesi üzerine bu girişim de sonuçsuz kaldı.
1813’te Aziz Paşa Sakarya ile Marmara’yı birleştirme işinin
ekonomik açıdan sağlayacağı faydalar konusunda II. Mahmud’u ikna
etti ancak Aziz Paşa’nın görev emrini almasından 20 gün sonra vefat
etmesi üzerine hafriyata başlanamadı. Abdülmecit (1839-1861) ve
Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde talihsiz kanal projesi yine
raftan indi. Ancak 1845, 1857 ve 1863’teki girişimler sonuç
vermedi. CB Erdoğan, belki de bu uğursuzluğu yenmek için kanalı
Sakarya bölgesinden Çatalca bölgesine aldı ve sekiz padişahın
başaramadığını başarmanın hırsına kapıldı. Böyle hesapsız kitapsız
girişilen “çılgın projeler”in sonunun hiç de hayırlı olmadığını ona
hatırlatacak kimse yok etrafında. İstanbul ve Çanakkale boğazları
ile Marmara Denizi’nin bütünleşik bir suyolu olarak statüsünü
belirleyen 1936 Montrö Antlaşması’nın bu projeden nasıl
etkileneceği meçhul. Kısacası, halk deyişiyle “bindik bir alamete,
gidiyoruz kıyamete."
İstanbul’un Osmanlı tarihindeki esin kaynakları nelerdi? Beş
Asırlık Hülya: Karadeniz-Marmara İzdivacı; Karadeniz’i Marmara’ya
bağlamak için ilk girişim, Kanuni Sultan (I) Süleyman döneminde
(1520-1566) yapılmış, padişah bu iş için Mimar Sinan’ı
görevlendirmişti. Ancak fikir kâğıt üzerinde kaldı. Karadeniz’le
Hazar Denizi’ni birbirine bağlayacak Don-Volga Kanal Projesi’ni ilk
kez 1563’te Sadrazam Semiz Ali Paşa, 1568’de halefi Sokollu Mehmed
Paşa önermişti. Kanuni’nin 1566 yılındaki Zigetvar Seferi’nde vefat
etmesiyle proje yarım kaldı. II. Selim, Sokollu’nun projesiyle
ilgilendi. Perevolok (bugünkü Stalingrad) mevkiinde kanal açmak
için kollar sıvandı. Hatta bunun için 1569'da Ejderhan Seferi bile
yapıldı. Ancak hem sefer Osmanlı ordusu, hem de kanal hülyası
bataklığa gömüldü. III. Murad, Sokollu’nun Don-Volga ve Süveyş
kanalı önerilerine sıcak bakmamıştı ama Sakarya Nehri-Sapanca
Gölü-İzmit Körfezi Kanalı projesini beğenmişti. Ancak bu girişim de
saray entrikaları yüzünden sonuçsuz kaldı. Sokollu Mehmed Paşa’nın
önerileri arasında olan Süveyş Kanalı’nı açmak yaklaşık üç asır
sonra, 1869 yılında Fransızlara nasip oldu. Fransızlar da bu işi
bir hamlede yapamadılar. 1798-1802 arasında Mısır’ı işgal eden
Napolyon Bonapart’ın görevlendirdiği mühendis Lepere, Kızıldeniz’in
Akdeniz’den 10 metre yüksek olduğunu sanmıştı. Bu yüzden kanalın
inşasının çok zor olduğuna karar verilmişti. Kahire’deki Fransız
Konsolosu M. Ferdinand de Leseps (ki mühendis değildi) konuyu
dikkatle incelemiş ve kanalın açılmasının mümkün olduğunu anlayınca
ülkesini ikna etmiş, Mısır Hıdivi Kavalalı Mehmed Said Paşa’dan
1854’te ilk resmi izni koparmıştı. Dönemin Mısır Hıdivi İsmail
Paşa, Avrupa’yı dolaşarak Süveyş Kanalı’nın açılış törenine
Avrupa’nın tüm soylularını ve ünlü isimlerini davet etmekle
kalmadı, bir opera binası inşa etti ve İtalyan besteci Giuseppe
Verdi’ye Aida operasını ısmarladı. Karadeniz’i Marmara’ya bağlamak
konusundaki üçüncü girişim, IV. Mehmed döneminde yapıldı. 1654
yılında Padişahın emriyle bölgede keşif yapan mimar Hindioğlu’nun
bazı zorluklardan bahsetmesi üzerine kanalın açılması üçüncü defa
ertelendi. Dördüncü girişim III. Mustafa döneminde yapıldı. Ancak
bu sefer mali sıkıntılar yüzünden Karadeniz’le Sapanca Nehri’nin
birleştirilmesinden vazgeçilmiş, sadece Sapanca Gölü’yle İzmit
Körfezi’nin birleştirilmesi hedeflenmişti. III. Mustafa’nın 1759 ve
1761 yıllarında çıkardığı iki ferman da yetmedi, hafriyat işlerine
başlandığı halde, hem topraktan su çıkması, hem bölgede emlak
spekülasyonu yapıldığı dedikoduları, hem de bölgedeki eşrafın
projeye destek vermemesi üzerine bu girişim de sonuçsuz kaldı.
1813’te Aziz Paşa Sakarya ile Marmara’yı birleştirme işinin
ekonomik açıdan sağlayacağı faydalar konusunda II. Mahmud’u ikna
etti ancak Aziz Paşa’nın görev emrini almasından 20 gün sonra vefat
etmesi üzerine hafriyata başlanamadı. Abdülmecit (1839-1861) ve
Abdülaziz (1861-1876) dönemlerinde talihsiz kanal projesi yine
raftan indi. Ancak 1845, 1857 ve 1863’teki girişimler sonuç
vermedi. CB Erdoğan, belki de bu uğursuzluğu yenmek için kanalı
Sakarya bölgesinden Çatalca bölgesine aldı ve sekiz padişahın
başaramadığını başarmanın hırsına kapıldı. Böyle hesapsız kitapsız
girişilen “çılgın projeler”in sonunun hiç de hayırlı olmadığını ona
hatırlatacak kimse yok etrafında. İstanbul ve Çanakkale boğazları
ile Marmara Denizi’nin bütünleşik bir suyolu olarak statüsünü
belirleyen 1936 Montrö Antlaşması’nın bu projeden nasıl
etkileneceği meçhul. Kısacası, halk deyişiyle “bindik bir alamete,
gidiyoruz kıyamete."
Weitere Episoden
51 Minuten
vor 1 Jahr
55 Minuten
vor 1 Jahr
50 Minuten
vor 1 Jahr
52 Minuten
vor 1 Jahr
53 Minuten
vor 1 Jahr
In Podcasts werben
Kommentare (0)